EMİRHAN YILMAZ/FURKAN GENÇOĞLU – Refah ve gelişmişlik düzeyi yüksek Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde ev sahipliği oranı geriliyor.
AA muhabirinin Avrupa İstatistik Ofisi verilerinden derlediği bilgiye göre, AB’de yaşayan nüfusun yüzde 69,9’u kendi konutunda yaşıyor. Ev sahipliği oranı Almanya’da yüzde 49,1, Avusturya’da yüzde 54,2, Danimarka’da ise yüzde 59,2 seviyelerinde bulunuyor.
Aynı oranın Hırvatistan’da yüzde 90,5, Macaristan’da yüzde 91,7, Slovakya’da yüzde 92,9 Romanya’da ise yüzde 95,3 seviyelerinde olduğu görülüyor.
Avrupa Birliği’nde nüfusun yüzde 43,8’i ipotek veya konut kredisi olmadan borçsuz olarak sahibi tarafından kullanılan bir konutta yaşıyor. Bu oran AB üyesi olan 10 ülkede yüzde 60’ın üzerinde seyrediyor. Borçsuz ev sahipliği oranı en yüksek yüzde 93,9 ile Romanya’da bulunurken, Hırvatistan yüzde 82,8, Bulgaristan yüzde 82,6 ile Romanya’yı takip ediyor.
Buna karşılık, AB nüfusunun yüzde 30,1’i ise kiralık konutlarda yaşıyor. Almanya yüzde 50,9 ile kiracı oranı en yüksek ülke olarak öne çıkıyor. Almanya’yı yüzde 45,8 ile Avusturya, yüzde 40,8 ile Danimarka, yüzde 35,3 ile Fransa izliyor.
“Konut krizi derinleşiyor”
Cushman & Wakefield I TR International Yönetim Kurulu Başkanı Tuğra Gönden, AA muhabire yaptığı açıklamada, AB ülkelerindeki büyükşehirlerde, genellikle merkezi konumlardaki konut maliyetlerinin oldukça yüksek olduğunu kaydetti.
Yüksek gelirli ülkelerin büyükşehirlerinde nüfus yoğunluğunun yıldan yıla arttığını aktaran Gönden, “Sınırlı konut ve arsa arzı ile kentsel bölgelerde daha fazla insanın yaşamak istemesi, konut fiyatlarının da artışına neden oluyor. Sonuç olarak bu durum konut sahipliği oranlarına da yansıyor ve insanların konut satın almak yerine kiralık konutlara yönelmelerine neden oluyor. Ayrıca bu talep artışı hem satılık hem de kiralık konut fiyatlarının yükselmesine neden olarak bu kısır döngünün devam etmesine sebep oluyor.” diye konuştu.
Gelişmiş Avrupa ülkelerinde konut krizinin derinleştiğini vurgulayan Gönden, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Almanya’da konut krizi derinleşiyor ve göçmenlerin ülkeye gelmesi bu durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Özellikle büyük şehirlerden biri olan Berlin gibi Almanya’nın büyük metropollerinde bu sorun daha fazla hissediliyor. Artan inşaat maliyetleri, yükselen faiz oranları ve mülteci akını nedeniyle ülkede konut açığı son 20 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Ukrayna-Rusya savaşı sonrasında Almanya’ya gelen Ukraynalıların talebi, ilave 200 bin konut ihtiyacına sebep oldu. Kira fiyatlarındaki artışlar kamuoyunda büyük tepkilere yol açtı ve hükümet bu soruna karşı çözüm bulmak için bir referandum düzenledi. Referandum sonucunda, kamulaştırma yoluna gidilerek 240 binden fazla konutun kamulaştırılmasına yüzde 56,4 oranında evet oyu çıktı.
Fransa’da da benzer konut krizi sorunları yaşanıyor. Fransız hane halklarının aylık harcamalarının büyük bir kısmını kira giderleri oluşturuyor. Başkent Paris gibi merkezi bölgelerde konut fiyatlarının artması, konut arayanları şehir merkezlerinden uzaklaştırmakta ve aynı zamanda kiralık konut bulma sürecini uzatmakta. Abbe Pierre Vakfı’nın raporuna göre, 2022 itibarıyla Fransa’da 4,15 milyon kişi barınma sorunuyla karşı karşıya veya insanlık dışı koşullarda yaşıyor. Bu konut arzı sorunlarının ardından Fransa Başbakanı Elisabeth Borne, konut sıkıntısı yaşanan bölgelerde vatandaşların konutlara daha kolay erişebilmelerini sağlamak için bankalarla iş birliği yaparak kredilere daha kolay erişim sağlamayı ve 0 faizle kredi imkanları sunmayı planladığını açıkladı.”
Barınma maliyetleri diğer harcamaların ertelenmesine neden olabiliyor
Avrupa İstatistik Ofisi’nde yer alan bir diğer veriye göre, barınma maliyetleri çoğu zaman birçok hane için harcamaların en büyük bileşenini oluşturuyor. Kira ya da konut taksitlerindeki artışlar potansiyel olarak diğer harcamaların (temel ihtiyaçlar gibi) ertelenmesine veya iptal edilmesine yol açıyor.
Buna göre, barınma maliyeti yüzde 5’in altında bildirilen ülkeler arasında, Litvanya, Malta, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İrlanda ve Macaristan bulunuyor.
Buna karşılık Yunanistan yüzde 28,8 ile en yüksek orana sahip olurken, bunu, yüzde 15,5 ile Danimarka, yüzde 12,5 ile Hollanda, yüzde 11,6 ile Bulgaristan, yüzde 11 ile Almanya takip ediyor.
Ülkeler arasındaki bu tür değişkenlikler, farklı bölgesel konut fiyat düzeyleri, sosyal konut için ulusal politikalar veya kamu sübvansiyonları ve hükümetlerin konut için sağladığı yardımlardan kaynaklanıyor.